yollar bitmiyor.., birkan nasuhoğlu’nun dediği gibi. yollar bitmez. Yol biter mi hiç? Ömrün sonuna kadar ve hatta senin ömrün, benim ömrüm yol’a yetmez. yol sonsuz, sınırsız, tanımlanamaz. hatta çoğu zaman anlaşılmaz.
az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik. kırk arpa boyu yol aldık. çok mu? az mı? kime göre neye göre? hem kime ne? herkesin yolu kendine 🙂
dün çok sevdiğim hocalarımdan biriyle yazıştık kendiliğinden aktı yazışma. ‘sen nasılsın?’ diye iki defa sordu. ilkini geçiştirdim. ikincisine teslim oldum. ‘bazen güneşli, neşeli, coşkulu, bazen parçalı bulutlu, kasırgalı boranlı’ diye cevap verdim. üstüne de ekledim. ‘hepimiz gibi aslında. özel bir şey yok. ortak insanlık hali. biliyorum geçecek. biz birlikte atlatacağız.’ birlik olmak bu dönemlerde ne önemli değil mi? başımıza gelenlerin, yaşadıklarımızın yalnız sanki bir tek bizim başımıza geliyor-muş yanılsaması… oysa ki hepimiz hikaye farklı olsa da aynı duygudaşlığı paylaşıyoruz. bunu hep hatırlamalı. hatırlatmalı birbirimize.
üst üste gelen sakatlanmalar, incinmeler dönemindeyim. dizimden sonra boynum tutuldu. kalbim de biraz kırılgan bu aralar. dün oturduğum meditasyonda Tara Brach kalbine sor diyordu. kalbinin manzarası nasıl? canlılığın dansını hissediyor musun? ‘Canlılığın dansı’ cümlesi etkiledi beni. dünden beri onu düşünüyorum. siz peki hissediyor musunuz? Ya da bu ‘canlılığın dansı’ cümlesi size nasıl yansıdı?
bu arada bir podcast kanalım var. bilenler biliyordur. bilmeyenler de artık duymuş oldu. spotify da ‘Pelin Burcu Kaplan ile Mindfulness, Ayurveda ve İlham veren Paylaşımlar’. Arada amatör ses kayıtları bırakıyorum. dinlemek isterseniz oraya da bir uğrayın 🙂
izmir’de hava güneşli mis gibi. boynumu azcık iyi hissedersem sahile inip yürümeli. sizler nasılsınız? bu aralar hayat nasıl gidiyor? sizin hava durumunuz nasıl? haberdar edin lütfen beni. emi?
defterlerimi karıştırırken geçenlerde, yazıp yarım bıraktığım cümlelere denk geldim. bu da onlardan biri ;
‘Unuttuğum onca şeyin yanında bir türlü unutamadığım şeyler de var. Zihnimin derin dehlizlerinde hep varlıklarını sürdüren binlerce küçücük ‘an’. Bazılarını unutmak istesem de unutamıyorum. Hatırlamak isteyip de hatırlayamamak da buna dahil. Keşke hiç o an yaşanmasaydı dediğim an’lar. Sahneler tüm canlılıklarıyla gözümün önüne üşüşüyorlar bazen. Beni bu zamandan alıp başka bir zamana götürüyorlar.’
bu cümleleri bundan üç sene önce yazmışım. kim bilir nasıl bir ruh hali içindeydim, neler yaşıyordum. lakin bunu hepimiz ara ara yaşıyoruz değil mi?
keşke’lerimizin olmamasını ve iyi ki’lerimizin çoğaldığı nice günlerin olmasını diliyorum hepimiz için.
derslerimizi almaya ve her ne olursa olsun yol’a inatla, sebatla, kendimize sahip çıkarak devam etmeyi. bazen düşeceğiz sonra o düştüğümüz yerden daha kuvvetlenerek kalkacağız. hep öyle olmuyor mu? her zaman iyi hissetmek zorunda da değiliz bize pompalananın aksine. o iyi olmama halini de kucaklamak yine kendimize sahip çıkmak. dönüşüm böyle bir süreç en nihayetinde. bir ileri iki geri ve sonra ileri.. hiç bir şey boşuna gitmiyor, meyvelerini önünde sonunda alıyoruz illa ki.
bu yazı da ordan burdan gibi oldu 🙂 olsundu.
tekrar görüşmek üzere
sevgimle